Adana

DUYURULAR

SİTEMİZDE İLLERİMİZİN TARİHİ EKLENMESİ BİTTİKTEN SONRA
CUMHURİYET ÖNCESİ İLLERİMİZİN FOTOGRAFLARINI YAYINLAYACAGIZ.
SİZLERDE ÖNERİ,ŞİKAYET,İSTEK VE İLLERİMİZİN
FOTOGRAFLARINI GÖNDERMEK İSTERSENİZ;
ctngz1@hotmail.com




 
...AŞAĞIDA ADANANIN TARİHİ VERİLMİŞTİR...












ADANANIN TARİHİ 



M.Ö. 1900 Luvi Krallığı (Hititlerin bir kolu), M.Ö. 1500-1333 Arzava Krallığı (Hititlerden ayrı dogu kökenli bir grup), M.Ö. 1900-1200 Hitit Krallığı, M.Ö. 1190-713 Kue Krallığı (Frigler), M.Ö. 713-660 Asur Krallığı, M.Ö. 663-612 Kilikya Krallığı, M.Ö. 612-333 Pers Satraplığı, M.Ö. 333-323 Helenistik dönemi, M.Ö. 312-1333 Selökidler, M.Ö. 178-112 Karsunlar dönemi, M.Ö. 395-638 Bizanslılar ve M.S. 638 İslam devri sırasıyla Ermeni Krallığı, Mısır Türk Memlukluları, Ramazanogulları Osmanlılar, Fransızlar tarafından işgal edilen Adana 5 Ocak 1922'de kurtarılmıştır. Böylece tarih boyunca on ayrı ve büyük medeniyete, 18 ayrı siyasi yapılasmaya şahit olmuştur
.

Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin deltasında verimli sulak arazide kurulu Adana'nın tarihi, cografi konumu nedeni ile M.Ö. 6000 yıllarina uzanmaktadır. Adana, Antik Kilikya Bölgesi'nin en önemli şehirlerinden birisidir. Hititler'den Osmanlı'ya, gelmiş geçmiş birçok medeniyetlerin beşiğidir. Adını Yunan mitolojisine göre Gök tanrısı Uranus'un oglu Adanus'dan almıştır.

Toroslar'dan ovada geniş kıvrımlar yaparak Akdeniz'e dökülen Seyhan (Sarus) nehrinin kıyılarında kurulmuştur. Adana'nın merkezinde bulunan Tepebağ höyüğü, İnsan oğlunun yerleşik hayata geçtiği neolitik döneme aittir. Tarihi M.Ö.6000 lere kadar dayanan Dünyanın en eski yerleşim birimlerinden birisidir. Adana Kiznuwatna Krallığı'nin Merkezi iken M.Ö.1350 lerde Hitit Federasyonuna dahil olmuştur. M.Ö. 9.yy.da Asurlular'ın M.Ö. 7.yy.da İranlıların eline geçmiştir. M.Ö. 333' de Büyük İskender ve ordusuna ev sahipliği yapan Adana, Issos savaşından sonra Makedonyalılar'ınn, İskender'in ölümünden sonra da Selefkiler'in eline geçmiştir.

M.Ö. 1. yy. da Bölgede Eyalet valisi olarak görev yapan ünlü Hatip Çiçeron zamanında Roma devletinin hakimiyetine giren Adana, Dogu Roma'nin en büyük ticaret merkezi olmuştur. M.S. 260'da Sasaniler'in, M.S. 4. yy. da Bizanslılar’in, 8. yy. da Abbasilerin, 10, yy, yine Bizanslılar'in, 11. yy. da Selçuklular'ın, 12. yy. da Ermeniler'in, 14.yy.da da Memlüklüler'in eline geçerek tamamen Türklerin olmuştur.

Türk Memlük Devleti zamanında Orta Asya'dan Çukurova'ya gelen Türkler, bu verimli ve sulak topraklar üzerine yepyeni bir medeniyet kurulmasında öncülük etmişlerdir. Pyramos nehrinin adı Ceyhan, Sarus nehrinin adı ise Seyhan olmuştur.

Adana'da 1352 yılında kurulan Ramazanoğlu beyliği 1517 yılına kadar devam etmiştir. Bu tarihte, Mısır seferine giden padişah Yavuz Sultan Selim, Adana'yı Osmanlı Imparatorluğuna bağlamıştır. 1535 yılında doğu seferine çıkan Kanuni Sultan Süleyman'a, 1638'de Bağdat seferine çıkan padişah lV. Murat'a, 1833'de Osmanlı devletine baş kaldıran Mısır valisinin oğlu İbrahim Paşa'ya ve ordusuna ev sahipligi yapmıştır.

I.Dünya Savaşının bitiş tarihi olan 1918'de Türkler için yen bir mücadele baslamıştır.

31 Ekim 1918'de Adana'ya gelerek Alman mareşali LIMAN Von Sanders'den Yıldırım Orduları Komutanlığı'nı devralan Mustafa Kemal, 'Savaş, müttefikler için bitmiş olabilir; Ama bizi ilgilendiren savaş, kendi istikbalimizin savaşı, ancak şimdi başlıyor' diyerek, Adana'daKurtuluş savaşının ilk işaretini vermiştir. Bu sırada düşman kuvvetleri Adana ve yöresini işgal etmeye başlamışlardır. Amaçları, Avrupa devletlerine destek veren bir Ermeni devleti kurmaktir. 1918-1919 yıllarında, işgalciler, Adana'da zulüm ve işkence uygulamışlardır. Bunca baskıya dayanamayan Adana'lılar örgütlenerek 'Kilikya Milli Kuvvetler Teskilatı'nı kurmuşlardır.

5 Ağustos 1920'de Mustafa Kemal, Fevzi Bey (Çakmak) ve milletvekilleri Pozantı'ya gelerek burayı il merkezi haline getirmişler ve Pozantı kongresini yapmışlardır. 1920 Kasım ayında Fransızlar yenilgiye uğramışlar ve Fransız Hükümeti, T.B.M.M. Hükümeti'ni resmen tanımıştır. 20 Ekim 1921'de Fransızlar'la 'Ankara Antlasmasi' imzalanmıştır. Bu antlaşmaya uygun olarak 5 Ocak 1922'de Fransızlar, Çukurova'dan tamamen ayrılmışlardır. Bu tarihten itibaren il merkezi tekrar Adana'ya taşınmıştır.


ADANANIN TARİHİ ESERLERİ 


ANAVARZA KALESİ



Anavarza; Kadirli, Ceyhan ve Kozan ilçe sınırlarının kesiştiği yerde, Kozan sınırları içerisinde bulunmaktadır. Sumbas veya Kesik suyunun Ceyhan ırmağı ile birleştiği yerin 8 km. kuzeyindedir. Kadirli'nin güneybatısında olup 22 km. uzaklıktadır. Yukarı Çukurova'nın ortasında yükselen, çevreye hakim, yüksekçe bir kaya tepesinin üstünde, muhteşem bir kaledir. Anavarza Kalesi'nden diğer kaleler ve İskenderun körfezi görülür.Bugün halk dilinde Anavarza diye bilinen bu çok önemli şehir ve kale, tarihî kayıtlarda Anazarba, Aynızarba, Anazarbos veya Anazarbus gibi çeşitli adlarla anılmaktadır.Kale ve şehrin, M.Ö. 9. yüzyılda Asurlar tarafından kurulduğu sanılmaktadır. Ancak Anavarza'nın tarihi, M.Ö. I. yüzyılda Roma'nın eline geçtikten sonra önem kazanır. Ünlü doktor Dioskurudes ve şair Optianus'un bu şehirde doğmuş ve yaşamış olduğu söylenmektedir. Burası Bizans'lılar döneminde de önemli bir sınır kalesi haline gelmiştir. 704'te Emevi'lerin, 758'de Abbasi'lerin buraya hakim olduğu görülmektedir. Malazgirt Za-feri'nden sonra Türk hakimiyetine geçen Anavarza, 1097'de I.Haçlı Orduları tarafından gerialındı. Feke'deki Ermeni Baronluğu Anavarza'ya indirildi ve Kudüs yolunun emniyeti için burada Ermeni Prensliği kuruldu.1129'da Danişmentoğulları (Melik Ahmet Gazi, Melik Mehmet, Melik İsmail Yağıbasan) tarafından tekrar Türklerin hakimiyetine geçti. 1133'teki depremde büyük hasara uğradı. Bunun üzerine Ermeni Prensliği Sis (Kozan) Kalesi'ne taşındı. Bu tarihe kadar Doğu Çukurova'nın kaderine hakim olan Anavarza, bu tarihten sonra önemini kaybederek bir köy haline gelir. Halen varlığını Dilekkaya köyü olarak sürdürmektedir.1147'de 2. Haçlı Ordusu tekrar buraya hakim oldu. 1210'da Selçukluların eline geçti. 1243'ten 1515'e kadar Türk beylikleri arasında sık sık el değiştirdi. 1515'te Osmanlı hakimiyetine geçti.Bugüne kadar gelen Anavarza kalıntıları, asıl kale ve alt taraftaki surlar olmak üzere iki bölümdür. Kaleyi kuşatan surların doğu cephesindeki uzunluğu 1500 metreyi bulur. Yüksekliği 8-10 metre arasında değişen bu sur duvarları her 70 metrede bir olmak üzere 20 burçla desteklenmiştir. Dört kapısı vardır. Batıdaki kapı üç kemerli bir zafer takı şeklindedir. Kaleyi baştan başa kuşatan surlar çok uzundur.Anadolu'da bu kadar uzun bir dış surla savunulan kaleler yok denecek kadar azdır. Bu bakımdan Anavarza Kalesi'nin Anadolu kaleleri arasında önemli bir yeri vardır. Duvarlar dıştan, küçük dörtgen kulelerle takviye edilmiştir. Kulelerin yüksekliği duvarların yüksekliğine eşittir. Kalenin iç tarafına giriş, küçük kapılardan yapılır. Kalenin iç kısmında birinci bölümde askeri kışla, Ermeni prensi Toros'a ait üç nefli kilise ve bazı Ermeni krallarına ait mezarlar vardır.İkinci bölümde askeri kışla ile ilgili odalar, depo odaları ve su tankları yer almaktadır. Her iki bölümün arasında kaya platformun üzerinde inşa edilmiş üçkatlı kule bulunur. Anavarza Kalesi Bizanslılar, Ermeniler ve Araplar tarafından onarım görmüştür.Anavarza'ya biri Alapınar'dan 12, diğeri Sumbas'ın gözünden 20 km. uzunluğundaki su kemerleriyle su getirilmiştir. Dikkati çeken su kemerleri Romalılardan kalmadır. Şehirde Korint biçimde altı sütunlu bir üçüncü asır zafer takı, Bizanslılardan kalma kaya kabartması vardır.Havari (Apostol) kiliseleriyle dış surların içinde Roma döneminden kalma tiyatro, tapınak, saray ve hamam kalıntıları da bulunmaktadır. I. yüzyıl Roma kaya mezarları, fresklerle süslenmiş mezarlar, kilise ve sarnıç gibi eserler eski dönemden bugüne ulaşan kalıntılardır.Kayalara oyulmuş mezarlarda, insan figürleri ve cenaze töreni kabartmaları görülür. İç kalede de bir çok kalıntılara rastlanır. Anavarza köyü (Dilekkaya) içinde 18 çeşit deniz hayvanını gösteren "Anavarza Mozaikleri, bulunmaktadır. Bunların 3.55 x 10.75 metre boyundaki bir havuz tabanı için hazırlandığı sanılmaktadır. Yine aynı tür mozaiklerle başka bir havuz tabanı oluşturan yunus balığına binmiş, eli kamçılı Eros ve deniz tanrıçası Thetis mozaikleri de bulunmaktadır.


MİSİS ANTİK KENTİ





Ceyhan Nehri kenarında, tarihi İpek Yolu üzerinde kurulmuş, Adana'dan sonra gelen ikinci bir geçit durumundadır. Misis Antik Kenti'nin tarihi, antik kentin üzerinde bulunduğu veNeolitik Çağ'a tarihlenen höyük ile başlar. Misis'i Truva kahramanlarından Mopsos'un kurmuş olduğu söylenmektedir. Hitit, Assur, Makedonya ve Seleukosların eline geçmiş, Roma ve Bizans devirlerinde de önemli bir merkez olmuştur. M.S. 8. yüzyıldan itibaren Abbasiler döneminde yeniden imar edilmiştir. 1517 yılından sonra Osmanlı Devleti'nin hakimiyetine girmiş olan Misis'te bugün ayakta kalmış olan eserler M.S. 4. yüzyıla ait bir bazilikanın mozaik taban döşemeleri, dokuz gözlü bir taş köprü, akropoldeki surlar, sukemerleri ve hamam kalıntıları ile Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden kalan Havraniye Kervansarayı ve tek kubbeli mescittir.




 
Bugun 5837 ziyaretçi
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol