ISPARTA TARİHİ
Isparta; eski, tarihi, büyük bir kenttir. Bu arkeolojik kazılarla; bu kazılardan elde edilen buluntularla; yerli ve yabancı bilginlerce de belgelenmiş, doğrulanmış bulunmaktadır. Isparta'nın Tarih Öncesi çağlarda köklü bir tarihe ve uygarlığa sahip oluşunu konu edinen, pek çok kitap, makale, araştırma, inceleme, rapor vardır. Isparta tarihinin en küçük ayrıntısına dek bilinmesi bakımından, bunların tümüne şöyle bir göz atmak, yararlı olacaktır.
Uzun süre İstanbul'daki Alman Arkeoloji Enstitüsü'nün Müdürlüğünü yapmış bulunan, özellikle Anadolu'nun Tarihten Önceki Kültürünü en iyi bilmesiyle tanınan Dr. Kurt BİTTEL'in 1942 yılında yayınladığı Almanca kitabında İsparta kenti için şöyle demektedir. "Psidia Bölgesinde bulunan Isparta gezilerimizde, bir yerleşim yeri bulunmuş, özellikle Senirce Köyü, Eğirdir İlçesi ile Dinar.. arasındaki demir yolu boyunca, çok sayıda eski tarihi buluntular elde edilmiştir.
Psidia Bölgesinde bulunan Isparta'nın Yunanlılardan önceki kültürleri konusunda, bize gerçek fikir ve bilgi verebilecek kazılarda, ISPARTA OVASINDA bulunmuş; uzun zamandan beri Berlin Müzelerinin Ön Asya bölümünde saklı olan, zengin ISPARTA VAZOLARI buluntuları, pek büyük önem taşımaktadır.
ISPARTA VAZOLARI'nın çoğunu, gagalı ve tek kulplu ibrik türünden olanlar oluşturmaktadır. Vazoların içinde asdarlı, perdahlı, yivli olanları da vardır. Çoğunlukla hep elde yapılmışlardır. Kırmızı, kahve rengi, lekeli fonlarda olanlarının yanında Kurşuniler çoğunluktadır. Bunlar tip olarakta Orta Anadolu'dakilerden ayrılmaktadırlar.
ISPARTA VAZO buluntuları; asıl merkezin Güney Frikya'da olduğunu açıklıkla göstermiştir. Isparta'dakiler; Batıda bulunanların önünde gelmektedir. Batıda bulunanların içinde Isparta Vazoları gibi akılcı, ölçülü, biçimli, matematik kurallarına uygun, kusursuz iyi görünümlü.. olanlarına hiç rastlanmamıştır.
Bu kazılarda ayrıca tipik Hitit cinsinden çanak, çömlek de bulunmuştur. Kulplu, yandan ağızlı, parlak kırmızı astarlı.. Bir Hitit testisi de pek orijinal ve ilgi çekicidir.
ÖN TARİHTE ISPARTA OVASI KÜLTÜRÜ
VE YENİ BULUNTULAR
Değerli bilim adamı, üniversite öğretim üyesi, arkeolog Prof. Dr. Tahsin ÖZGÜÇ;
ÖN TARİHTE ISPARTA OVASI KÜLTÜRÜ VE YENİ BULUNTULAR..
başlığını taşıyan yazısında şöyle demektedir.
H.R. ORMEROD ve WOOWART 1909-1910 yıllarında bugünki İsparta ve kısmen Burdur, Denizli illerini içine alan yerlerde arkeolojik inceleme, araştırmalarda bulunmuştur.
Bu bölgenin Tarihten Önceki Devrine ait olan bu çalışmaların sonucunda
-
Çanak
-
Çömlek
-
Figürin
-
İdol (Put)
-
Çekiç
-
Balta
-
Çakmaktaşı
-
Bıçak
gibi madeni de olan buluntuları değerlendirmek suretiyle, Anadolu'nun belli bir parçasındaki Yerleşim yeri tipleri hakkında bir ipucu vermişti. Elle yapılan siyah, kırmızı, boya astarlı çanak-çömlek kalıntıları buraların Ön Tarihte önemli bir kültür merkezi olduğunu göstermişti.
Göndürle ve Atabey'den elde edilen buluntular, daha güneyde kalan denize açılan arazinin de araştırılmasını zorunlu hale getirmiştir.
Anadolu Arkeolojisine önemli buluntular veren Senirce Köyü höyüğü kazısının üstünde, özellikle durmak isterim. Isparta'nın 15 km Kuzeybatısına düşen bu kazıda demirden yapılmış;
1. Çanak
2. Çömlek'in
ilk kez yer yüzüne çıkmasına neden olmuştur. Bu belirtilerin izinden yürünerek, eski Psidia Bölgesinde bulunan Isparta da yeni bir kültür merkezi ile karşılaşılmıştır. Böylelikle Senirce Köyü, Atabey-Eğirdir İlçeleri arasında bulunan topraklar üzerindeki hüyüklerin varlığı da öğrenilmiştir. Atabey, Uluborlu, Sandıklı ve Hoyran Gölü arasında kalan yerlerin de bu durumda, eski bir yerleşim yeri olması, insanı şaşırtmamalıdır.
Bizce, Isparta Ovası buluntuları, Etiler Devrine aittir. Tarihte bilinen bir çağa, aşağı yukarı (M.Ö. 2000) yıllarına kadar varmaktadır.
Konumuzun adı ÖN TARİHTE ISPARTA OVASI KÜLTÜRÜ idi. Acaba bu çağda Isparta Ovasının kendine özgü bir kültürü var mıydı? Ön tarihte Kuzey Psidya'da bulunan Isparta Ovası, devamlı bir yerleşim yeri idi; zengin bir kültürü de vardı. Bu kültür etkilenerek edinilmiş değil, kendine özgüydü. Kazılarda Isparta Ovasında bulunan testiler yerli kalıba, yerli sanatkarların zevkine uymuş, bu özelliği ile de Batı Anadolu'daki örneklerinden ayrılmıştır.
ISPARTA KENTİ, ESKİ BİR YERLEŞİM YERİDİR;
ISPARTA'NIN ESKİ VE KÖKLÜ BİR TARİHİ VARDIR
Isparta kentinin eski, büyük bir yerleşim yeri oluşunu; dört bin yıldan ötelere giden bir tarihe sahip bulunuşunu yaptığı arkeolojik kazılardan elde ettiği buluntularla belgeleyenlerden biri de eski Dil Tarih - Coğrafya Fakültesi Antropoloji Etnoloji Enstitüsü Müdürü Ord. Prof. Dr. Şevket Aziz KANSU olmuştur. Bu değerli bilim adamı 1944 yılında Doç. Dr. Muzaffer ŞENYÜREK ve Asistan İ. Kılıç KÖKTEN'le Isparta'ya gelmiş:
- Baradız Köyü (Gümüşgün)
- Senirce Köyü
- Gölbaşı Köyü
çevrelerinde Türk Tarih Kurumu adına, arkeolojik kazılar yaptırmıştır. Bu kazıların bitiminde TÜRK TARİH KURUMU'na verdiği RAPOR'da şöyle demektedir:
"Baradız Prof. H. LOUIS'nin mikrolit çakmaktaşı araçlarının bu çevrede bulunduğunu bildiren yayınından sonra, tanınır olmuştu. Daha ilk araştırmada mezolitik tipte ve oldukça çok sayıda çakmak taşından mikrolitler topladık. Kazı, 30 cm kadar derinliğe inince de;
- Mikrolit çanak çömlek
- Kis kırıkları
- Kemik
karışık olarak çıktı. Klâsik çağ çanak çömleğini veren bu kazılar, çok yararlı oldu.
Baradız'dan Burdur'a giderken görülen üzeri kumlu kalker SEKİ'leri araştırmak gerekiyordu. Biz bu sekilerin içindeki KÖŞK adı verilen kalker tepeciği ve çevresini araştırdık. Üzerindeki kum kalıntısı ancak aşınma etkisiyle aşağılara sürüklenmiş, çeşitli devirlere ait bulunan KÜLTÜR VERİLERİ de, çevredeki tarlaların içine serpilmiş gitmiş. Köşk Tepe'si ve tren yolunun ilerisinde bulunan Kalker Adacığı çevresinde yaptığımız araştırmalarda;
- Çanak
- Çömlek
- Minik çakmaktaşı araçları
- Cilalı taş
- Balta
- Demirden yapılmış, üçgen yüzlü bir ok ucu
bulunmuştur.
Yaptığımız bu sıralamaya göre, Isparta Ovasından elde ettiğimiz bu kazı buluntularının;
- Bakır Çağı'na
- Etilere
- Klâsik Çağa
ait olduklarını gördük.
Köşk önündeki demiryolunun içinde bulunan KÜP MEZAR daha sağlıklı bir araştırma gerektiriyordu. Uçları, bazılarının da ağızları görülmekte olan bu küp mezarlar, tam tren yolunun içinde bulunduğundan, kazılıp meydana çıkarılamadı. İleride buralarda yapılacak kazılar, birer kültür alanı ortaya çıkaracak niteliktedir.
|